stick 2 Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • stick 2
    f. (stuck) 1. in/into batırmak; saplamak; saplanmak: She stuck the needle in the cloth. İğneyi kumaşa batırdı. The splinter stuck in his finger. Kıymık parmağına saplandı. 2. in -e dikmek, -e dikine saplamak: He stuck the stakes in the ground. Sırıkları toprağa dikti. 3. -e sokmak; -e koymak: Stick this under your arm. Bunu koltuğunun altına sok. Just stick it in the trunk. Onu bagaja koyuver. 4. (on) (-e) yapıştırmak; (-e) yapışmak: He stuck the stamps on the package. Pulları pakete yapıştırdı. 5. sıkışmak; takılmak: This drawer always sticks. Bu çekmece her zaman sıkışıyor. 6. out -den dışarı çıkmak/uzanmak; -i (dışarı) çıkarmak/uzatmak: The board was sticking out of the car´s window. Tahta, arabanın penceresinden dışarı çıkıyordu. Don´t stick your arm out the window! Kolunu pencereden çıkarma! She stuck her tongue out at me. Bana dilini çıkardı. 7. in through -den içeri girmek/uzanmak; -den içeri sokmak/uzatmak: The bowsprit was sticking in through the window. Cıvadra pencereden içeri girmişti. He stuck his arm in through the window. Kolunu pencereden içeri soktu. 8. up through -den yukarı çıkmak/uzanmak; -den yukarı çıkarmak/uzatmak: The fig´s branches had begun to stick up through the bars of the grating. İncirin dalları ızgaranın aralıklarından yukarı doğru çıkmaya başlamıştı. Stick it up through the chimney! Onu bacadan yukarı uzat! 9. İng. -e dayanmak, -e tahammül etmek.